29 Eylül 2018 Cumartesi

İstanbul mu? O Nerede?


Hilmi Yavuz
Kimliğini inşa eden ne varsa neredeyse tümüyle hâk ile yeksan edilmiş olan bir şehrin tepelerinden birine cami veya en büyük meydanına Topçu Kışlası yapılmış veya yapılmamış, ne fark eder?

Bu şehirde, İstanbul’da yaşamanın ne anlama geldiğinin sorgulanması gerekiyor:

Niçin bu şehirde yaşıyorum? Nereye gidersem gideyim, Kavafis gibi söylersem, bu şehir beni takip ediyor mu gerçekten? Bir ‘imtidâd’ın mekânı mı İstanbul? Değişerek devam eden ya da devam ederek de değişen bir mekân mı bu şehir?

23 Eylül 2018 Pazar

Bir Osmanlı bürokratının kızlarının hayatı, Fransızca bir romanın konusu olursa…


Pierre Loti’nin “Bezgin Kadınlar” romanının perde arkası

Asıl adı Louis Marie Julien Viaud olan Pierre Loti, Fransız Deniz Kuvvetleri’nde Albaylığa kadar yükselmiş bir subay, seyyah ve roman yazarıdır.

Mehmet Nuri Bey, Fransız bir baba ile Çerkes bir annenin çocuğudur. Osmanlı Devleti’nin Hariciye (Dışişleri Bakanlığı) biriminin üst düzey memurlarından birisidir.

Mehmet Nuri Bey’in evli olan Zinnur ve bekâr olan Nuriye isimli kızları, Pierre Loti ile bazen Göksu’da, bazen ormanda, bazen de haremde gizli gizli buluşurlar. Zinnur ve Nuriye, şikâyetçi oldukları hayatları hakkında Loti’ye bilgiler verirler ve bütün bu anlattıklarını bir roman olarak yazmasını isterler. Pierre Loti de Fransızca olarak yazar.

22 Eylül 2018 Cumartesi

Harakanî Hazretlerinin Hükümdar Gazneli Mahmud’a cevabı: Arpa ekmeği senin boğazını, altın da bizim yolumuzu tıkar…

Münire Daniş, “Nihayet” dergisinin Kasım 2016 tarihli 23. sayısında yayınlanan “İlim ne için?” başlıklı yazısında anlatmış:

“Ünlü hükümdar ve âlim Gazneli Mahmud ile El-Harakanî Hazretleri arasında geçen bir sahne (…)

Gazneli Mahmud
Rivayet edilir ki, kendi çağında Gazneli Mahmud’dan meşhur bir insan yoktur. Cihangirliği (Dünyayı zapt etmişliği, fatihliği, büyük hükümdarlığı) kadar ilmine de güveni tamdır. Bir gün Horasan bölgesinde ismi sınırları aşan Hazreti Harakanî’yi işitince, onun ilmini merak eder. Onu imtihana tabi tutmak, ilminin derecesini ölçmek maksadıyla huzuruna gider.

Hz. Harakanî, onu oturduğu post üzerinde istifini bozmadan karşılar. Hükümdar, bu kayıtsızlığa şaşırmıştır; fakat aralarında geçen konuşmada Hz. Harakanî’nin kendisine hikmet verilmiş bir zat olduğunu anlayınca, şaşkınlığını unutur ve hürmetini esirgemez. Saygısını ifade etmek için de Hazrete bir kese altın bağışlar. Buna mukabil (karşılık) Hazreti Harakanî, misafirine bir dilim kuru arpa ekmeği ikram eder. Gazneli Mahmud, ikramı geri çeviremez. Kuru ekmeği yemeye koyulur; ancak bir iki lokmadan sonra tıkanır. Öksürüğe boğulur.

11 Eylül 2018 Salı

Hüseyin Rahmi Gürpınar, bir cinayeti nasıl önledi?

Hüseyin Rahmi Gürpınar
Nejat Gülen’in 10 Haziran 1999 tarihli “Hüseyin Rahmi Gürpınar” başlıklı yazısında naklettiğine göre meşhur romancımız, mahalle sakinlerinin ricası üzerine gazetede tefrika edilmekte olan romanının sonunu değiştirerek, bir cinayeti önlemiş.

Bir gün bir mahallenin imamı, bekçisi ve birkaç ihtiyar sakininden oluşan bir heyet, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ı, Heybeliada’daki evinde ziyaret eder. Derler ki;

“Biz, filan mahalleden geliyoruz. Her akşam kahvede, gazetede çıkan (her gün bir kısmı yayınlanan) romanınızı okuyoruz. Romanınızda geçen olayın hemen hemen aynısı, bizim mahallede de oluyor. Sizin romanın kahramanının karısı, kocasını aldatıyor. Kocası durumu biliyor; ama kararsız. Karısını vursun mu, boşasın mı? Öğrendik ki, bizim mahalledeki koca, sizin romanın sonunu bekliyor. O da kararsız. Romanın sonu ne olursa, o da öyle yapacakmış. “Öldürürse, ben de karıyı öldürürüm; boşarsa ben de boşarım.” diyormuş. Onun için geldik. Aman ne olur öldürtmeyin!..”

Hüseyin Rahmi Gürpınar da romanın sonunu değiştirmiş ve bir cinayeti önlemiş.