23 Eylül 2018 Pazar

Bir Osmanlı bürokratının kızlarının hayatı, Fransızca bir romanın konusu olursa…


Pierre Loti’nin “Bezgin Kadınlar” romanının perde arkası

Asıl adı Louis Marie Julien Viaud olan Pierre Loti, Fransız Deniz Kuvvetleri’nde Albaylığa kadar yükselmiş bir subay, seyyah ve roman yazarıdır.

Mehmet Nuri Bey, Fransız bir baba ile Çerkes bir annenin çocuğudur. Osmanlı Devleti’nin Hariciye (Dışişleri Bakanlığı) biriminin üst düzey memurlarından birisidir.

Mehmet Nuri Bey’in evli olan Zinnur ve bekâr olan Nuriye isimli kızları, Pierre Loti ile bazen Göksu’da, bazen ormanda, bazen de haremde gizli gizli buluşurlar. Zinnur ve Nuriye, şikâyetçi oldukları hayatları hakkında Loti’ye bilgiler verirler ve bütün bu anlattıklarını bir roman olarak yazmasını isterler. Pierre Loti de Fransızca olarak yazar.

Pierre Loti, Türkçe’ye “Bezgin Kadınlar” ismiyle çevrilen romanında, bu hanımların isimlerini gizli tutarak, Zinnur’u Zeynep, Nuriye’yi de Melek isimli roman kahramanlarına dönüştürür.

Pierre Loti, Sultan Abdülhamid’in öfkesini üzerine çekmemek için, kitabın önsözüne, “Bu, tamamiyle hayalî bir hikâyedir. Cenan’a, Zeynep’e, Melek’e yahut Andre’ye hakikî birer isim vermeyi arzu etmekle insan, boş bir zahmete düşmüş olur; çünkü bu insanlar, hiçbir zaman var olmamışlardır” diye yazar. Oysa romanda Zeynep ve Melek isimleriyle yer alan hanımlar, Osmanlı Hariciyesinde görevli Mehmet Nuri Bey’in Zinnur ve Nuriye isimli kızlarının ta kendileridir…

“Les Desenchantees” adlı roman, 1906 yılında Fransızca olarak yayınlanır. Pek çok Avrupa diline çevrilir. Yazarı Pierre Loti’nin öldüğü 1923 yılına kadar 419 baskı yaparak “Best Seller” / en çok satan kitap olur. Roman, Avrupa okuyucusuna, “haremin iç yüzünü anlatıyor” diye sunulmuş, Oryantalist meraklar tahrik edilmiştir. Fransız basınında, roman hakkında sık sık yazılar yayınlanır. Bu yazılar, Arap ülkelerine kadar uzanır. Bütün bu gelişmeler üzerine İstanbul’da bu konuda sansür uygulanır ve roman hakkında hiçbir yayın organında tek satır bile yazılmaz. Ancak, Fransızca bilenler, o dönemde yabancı yayınların satıldığı Hachette Kitabevi’ne büyük bir merakla giderek, Fransız basınında roman hakkında çıkan yazıları takip ederler.

Pierre Loti’ye hayatlarını anlatıp Osmanlı yapısından şikâyet ederek roman yazdıran Zinnur ve Nuriye, romanın ilk yayınlandığı yıl, Fransız mürebbiyeleri Maria Lera’nın telkinleriyle, sahte pasaport kullanarak Fransa’ya kaçarlar.

Kızlarının Fransa’ya kaçmaları ve yayılan dedikodular sebebiyle halkın diline düşmüş bir bürokrat olarak derin üzüntüler yaşayan Mehmet Nuri Bey, bu acıya dayanamaz ve 2 yıl sonra vefat eder. Ardından da, yaşadığı üzüntüyle ve utançla aklını kaçıracak hale gelen anneleri ölür…

Roman’ın İstanbul’daki etkisi nasıl olur? Haremden kaçıp birer roman kahramanına dönüşen bu kızların ve ailelerinin halkın diline düşen hayatı, İstanbul’un önde gelen ailelerinin, kendi kızlarının da kaçmaması için tedbirler almalarına sebep olur. Halktaki “okumuş kız” korkusu, roman sayesinde daha da büyür…

Peki, Zinnur ve Nuriye’ye ne olur?

Nuriye, Polonyalı bir Kontla evlenir ve Hristiyan olur. O artık bir Kontes olmuştur. Dört çocuk dünyaya getirir. Kızlarından birisi de dünyaca ünlü Rothschild ailesinin gelini olur.

Evli bir kadın olarak yurt dışına kaçmış bir kadın olarak Zinnur ise, Fransa’da dünyaya getirdiği kız çocuğunu İstanbul’daki eşi Safa Bey’in kabul etmemesi sebebiyle sıkıntıya düşer. Kızını, kardeşi Nuriye’ye emanet eder. Türkiye’ye döner ve Balkan Harbi sırasında gönüllü hemşirelik yapar. Bir süre sonra, Adapazarı’nda intihar eder…

Peki hayatlarından şikâyet ederek Pierre Loti’ye roman yazdırıp birer roman kahramanına dönüşen Zinnur ve Nuriye, gerçekten de İstanbul’da kötü bir hayat mı yaşıyorlardı? Hayır. Peçesiz olarak ve yanlarında kimse olmaksızın tek başlarına sokağa çıkamamaktan şikâyet ediyorlardı; oysa baskıyla uygulanan bir peçe takma mecburiyeti yoktu. Bir de, evlenecekleri erkeği kendilerinin seçemiyor olmaktan… Babaları zaten Fransız asıllı bir Osmanlı bürokratıydı. Hali vakti iyi bir ailenin iyi eğitim almış, yabancı dil bilen çocuklarıydılar. Romanda Zinnur ve Nuriye üzerinden anlatılan Türk kadın tipleri de, aslında Osmanlı kadınlarından çok Avrupa kadınlarına benziyorlardı… Nitekim romanda Zeynep ismiyle canlandırılan Zinnur, mektuplarında, büyükannelerinin huzuruna ve neşesine ne kadar gıpta ettiklerini anlatıyorlardı…

Pierre Loti’ye yazdırdıkları roman, anne ve babalarının ölümüne, Nuriye’nin Hristiyan olmasına, Zinnur’un intiharına ve kızının annesiz kalmasına sebep olmuştur.

Roman, yıllar sonra ilk kez 1946 yılında Nahit Sırrı Örik tarafından “Bezgin Kadınlar” ismiyle Türkçeye çevrilmiştir.

Zinnur ve Nuriye’nin, gizlice hareme aldıkları Pierre Loti ile çekilmiş fotoğrafları da Taha Toros arşivinde bulunmaktadır.

Gazeteci Grace Ellison, Zinnur’un 1906’dan 1912’ye kadar kendisine yazdığı mektupları, “Özgürlük Peşinde Bir Osmanlı Kadını” adıyla yayınlamıştır. Ellison, Sultan Abdülhamid tarafından “şefkat nişanı” ile ödüllendirilen tek Batılı kadın gazeteci olmuştur.

Hiç yorum yok: