Pierre Loti’nin “Bezgin Kadınlar” romanının perde arkası
Asıl adı Louis Marie Julien Viaud olan Pierre Loti, Fransız Deniz Kuvvetleri’nde Albaylığa kadar yükselmiş bir subay, seyyah ve roman yazarıdır.
Mehmet Nuri Bey, Fransız bir baba ile Çerkes bir annenin
çocuğudur. Osmanlı Devleti’nin Hariciye (Dışişleri Bakanlığı) biriminin üst
düzey memurlarından birisidir.
Mehmet Nuri Bey’in evli olan Zinnur ve bekâr olan Nuriye
isimli kızları, Pierre Loti ile bazen Göksu’da, bazen ormanda, bazen de haremde
gizli gizli buluşurlar. Zinnur ve Nuriye, şikâyetçi oldukları hayatları
hakkında Loti’ye bilgiler verirler ve bütün bu anlattıklarını bir roman olarak
yazmasını isterler. Pierre Loti de Fransızca olarak yazar.
Pierre Loti, Türkçe’ye “Bezgin Kadınlar” ismiyle çevrilen
romanında, bu hanımların isimlerini gizli tutarak, Zinnur’u Zeynep, Nuriye’yi
de Melek isimli roman kahramanlarına dönüştürür.
Pierre Loti, Sultan Abdülhamid’in öfkesini üzerine çekmemek
için, kitabın önsözüne, “Bu, tamamiyle hayalî bir hikâyedir. Cenan’a, Zeynep’e,
Melek’e yahut Andre’ye hakikî birer isim vermeyi arzu etmekle insan, boş bir
zahmete düşmüş olur; çünkü bu insanlar, hiçbir zaman var olmamışlardır” diye yazar.
Oysa romanda Zeynep ve Melek isimleriyle yer alan hanımlar, Osmanlı
Hariciyesinde görevli Mehmet Nuri Bey’in Zinnur ve Nuriye isimli kızlarının ta
kendileridir…
“Les Desenchantees” adlı roman, 1906 yılında Fransızca
olarak yayınlanır. Pek çok Avrupa diline çevrilir. Yazarı Pierre Loti’nin
öldüğü 1923 yılına kadar 419 baskı yaparak “Best Seller” / en çok satan kitap
olur. Roman, Avrupa okuyucusuna, “haremin iç yüzünü anlatıyor” diye sunulmuş,
Oryantalist meraklar tahrik edilmiştir. Fransız basınında, roman hakkında sık
sık yazılar yayınlanır. Bu yazılar, Arap ülkelerine kadar uzanır. Bütün bu
gelişmeler üzerine İstanbul’da bu konuda sansür uygulanır ve roman hakkında
hiçbir yayın organında tek satır bile yazılmaz. Ancak, Fransızca bilenler, o
dönemde yabancı yayınların satıldığı Hachette Kitabevi’ne büyük bir merakla
giderek, Fransız basınında roman hakkında çıkan yazıları takip ederler.
Pierre Loti’ye hayatlarını anlatıp Osmanlı yapısından
şikâyet ederek roman yazdıran Zinnur ve Nuriye, romanın ilk yayınlandığı yıl,
Fransız mürebbiyeleri Maria Lera’nın telkinleriyle, sahte pasaport kullanarak
Fransa’ya kaçarlar.
Kızlarının Fransa’ya kaçmaları ve yayılan dedikodular
sebebiyle halkın diline düşmüş bir bürokrat olarak derin üzüntüler yaşayan
Mehmet Nuri Bey, bu acıya dayanamaz ve 2 yıl sonra vefat eder. Ardından da,
yaşadığı üzüntüyle ve utançla aklını kaçıracak hale gelen anneleri ölür…
Roman’ın İstanbul’daki etkisi nasıl olur? Haremden kaçıp
birer roman kahramanına dönüşen bu kızların ve ailelerinin halkın diline düşen
hayatı, İstanbul’un önde gelen ailelerinin, kendi kızlarının da kaçmaması için
tedbirler almalarına sebep olur. Halktaki “okumuş kız” korkusu, roman sayesinde
daha da büyür…
Peki, Zinnur ve Nuriye’ye ne olur?
Nuriye, Polonyalı bir Kontla evlenir ve Hristiyan olur. O
artık bir Kontes olmuştur. Dört çocuk dünyaya getirir. Kızlarından birisi de
dünyaca ünlü Rothschild ailesinin gelini olur.
Evli bir kadın olarak yurt dışına kaçmış bir kadın olarak
Zinnur ise, Fransa’da dünyaya getirdiği kız çocuğunu İstanbul’daki eşi Safa
Bey’in kabul etmemesi sebebiyle sıkıntıya düşer. Kızını, kardeşi Nuriye’ye
emanet eder. Türkiye’ye döner ve Balkan Harbi sırasında gönüllü hemşirelik
yapar. Bir süre sonra, Adapazarı’nda intihar eder…
Peki hayatlarından şikâyet ederek Pierre Loti’ye roman
yazdırıp birer roman kahramanına dönüşen Zinnur ve Nuriye, gerçekten de
İstanbul’da kötü bir hayat mı yaşıyorlardı? Hayır. Peçesiz olarak ve yanlarında
kimse olmaksızın tek başlarına sokağa çıkamamaktan şikâyet ediyorlardı; oysa baskıyla
uygulanan bir peçe takma mecburiyeti yoktu. Bir de, evlenecekleri erkeği
kendilerinin seçemiyor olmaktan… Babaları zaten Fransız asıllı bir Osmanlı
bürokratıydı. Hali vakti iyi bir ailenin iyi eğitim almış, yabancı dil bilen
çocuklarıydılar. Romanda Zinnur ve Nuriye üzerinden anlatılan Türk kadın
tipleri de, aslında Osmanlı kadınlarından çok Avrupa kadınlarına benziyorlardı…
Nitekim romanda Zeynep ismiyle canlandırılan Zinnur, mektuplarında,
büyükannelerinin huzuruna ve neşesine ne kadar gıpta ettiklerini
anlatıyorlardı…
Pierre Loti’ye yazdırdıkları roman, anne ve babalarının
ölümüne, Nuriye’nin Hristiyan olmasına, Zinnur’un intiharına ve kızının annesiz
kalmasına sebep olmuştur.
Roman, yıllar sonra ilk kez 1946 yılında Nahit Sırrı Örik
tarafından “Bezgin Kadınlar” ismiyle Türkçeye çevrilmiştir.
Zinnur ve Nuriye’nin, gizlice hareme aldıkları Pierre Loti
ile çekilmiş fotoğrafları da Taha Toros arşivinde bulunmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder