8 Ekim 2018 Pazartesi

İnsan insanın kurdu mudur, yurdu mudur?


İnsan insanın kurdu mudur, yurdu mudur? Psikiyatri Profesörü yazar Kemal Sayar, bu konuda şunları söylüyor:

“ ‘Homo homini lupus’ diyorlar; ‘insan insanın kurdudur.’ Bizim medeniyetimiz ise bize bunun tam tersini söylüyor. İnsan insanın kurdu değildir, insan insanın yurdudur. Hz. Resul, ‘kendisi için istediğini başka bir kardeşi için istemedikçe kişi tam, kâmil manâda iman etmiş olmaz’ diyor. Bir diğerkâmlık felsefesi var bizim genetik kodlarımızda. İnsan insana tesellidir zira merhamet, bizim genetik kodlarımıza işlenmiştir. Yüce yaratan, onu varlığımızın içine gömmüştür. Hayat teselli aramaktır ve teselli, Rab’den insana, insandan insanadır. Merhamet, bir başkasıyla birlikte bir ıstırap çekebilmek demektir. Merhamet, bir başkasının ıstırabını hücrelerinde yaşamak demektir. Onun ıstırabıyla benim de inleyebilmem demektir.

Günümüzde en çok bu diğerkâmlık ahlâkına ihtiyacımız var. Çünkü ‘adam sen de’ciliğin had safhaya vardığı, gemisini kurtaranın kaptan sayıldığı, ‘bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ felsefesinin maalesef yürürlükte olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Böyle bir dünyada ötekinin iniltisini, acısını hissetmenin, ötekinin ıstırabıyla ahlâklanmanın ne kadar önemli olduğu ortada. Eğer bizler, başkasının ıstırabıyla, başkasının iniltisiyle hemdert olabiliyorsak, onunla ahlâklanabiliyorsak, kâmil manâda insanlık yolunda yürüyoruz demektir. Sadece kendi nefsi için, kendi egosu için, kendi refahı için yaşayan insanın, insanlığından bir şeyler eksiktir. Anlam dünyasında kendini yerli yerine oturtamamış bir insandır o.

Kâinatın sadece güçlü olanın ayakta kaldığı bir çerçeve, çevre olduğunu söyleyen dünya görüşünün aksine, kâinatta sadece yardımlaşan organizmaların hayatta kaldığını söyleyen bir başka bakış da vardır. Bu bakış, bize kâinattaki bütün varlıkların birbirine görünmez merhamet bağlarıyla bağlantılı olduğunu, birimizin iyiliğinin diğerinin de iyiliği olduğunu fısıldıyor. İnsan, insana tesellidir ve bundan başka da bir çıkış yolumuz yoktur.”
---------------------------------------------
(“Cins” dergisi, Şubat 2018, Sayı 29)

Hiç yorum yok: